Dershanelerin dönüşümü süreciyle başlayıp, 17 Aralıkta gerçekleştirilen
kolluk operasyonuyla zirve yapan Cemaat-AK Parti tartışması, gün geçtikçe daha
da derinleşmektedir. Gelişmeler, Başbakan üzerinden Türkiyeyi hedef alan
küresel operasyonu bütün çıplaklığıyla ortaya çıkarmıştır. Aynı süreçte,
Türkiyenin yakın ve uzak geleceğini kuşatmayı hedefleyen küresel operasyona
bilerek destek verenler de eylem ve tutumlarıyla destek olduklarını
göremeyenler de millet nezdinde netleşmeye başlamıştır.
Memur-Sen olarak 20 Aralıkta Küresel
Operasyon ve Yolsuzlukla Mücadele; 76 Milyonun Ortak Sorumluluğudur başlığıyla
basın açıklaması yapmış; yolsuzluk yapanların da, yolsuzluk operasyonu
üzerinden küresel operasyona yol verenlerin de ortaya çıkarılması gerektiğini
dile getirerek, nihai hedefi Türkiye olan küresel operasyonun büyümemize ve
gelişmemize yönelik rahatsızlıkların tezahürü olduğunu deklare etmiştik. Basın
açıklamamız sonrasındaki gelişmeler nedeniyle, milletin iradesine sahip çıkma
sorumluluğumuzun gereği olarak küresel operasyona ve bu kapsamda yaşananlara
bugün 81 ilde düzenlediğimiz basın toplantısıyla bir kez daha dikkat çekiyoruz
Ülkesini seven ve korumayı görevi sayan bütün vatandaşlarımız ve
kurumlarımız gibi Memur-Sen olarak yaşananları büyük bir dikkatle takip ediyor
ve kullanılan dilin Büyük Türkiye idealine zarar verdiğini kaygıyla
izliyoruz. Yaşanan tartışmalarda izlenen yol ve kullanılan yöntemler, milletin
ortak iradesiyle son yıllarda elde ettiğimiz bütün kazanımları tehdit etmektedir.
Memur-Sen, milletimizle birlikte bu küresel operasyona ve onun içerideki
uzantılarına karşı, milletin birlikte ürettiği kazanımlara ve Büyük Türkiye
idealine sahip çıkmaya aynı azim ve kararlılıkla devam edecektir.
Darbe dönemi yasa ve yasaklarının temizlenmesi ile yıkımlarının onarılması,
eğitim ve çalışma hayatında kadına devlet eliyle şiddetin sembolü başörtüsü
yasağının kaldırılması, 8 yıllık zorunlu kesintisiz eğitim dayatmasına son
verilmesi, ötekileştirmeye son verilip kardeşlik ikliminin tesis edilmesi,
devletin milletinden milletin devletine geçilmesi dahil saymakla bitmeyecek
dönüşümler milletin ve millet iradesinin eseridir. Bu dönüşümler, küresel
operasyonu planlayanların ve destekçilerinin gözünü korkutmakta, farkında
olmadan destek verenlerce göz ardı edilmektedir. Çözüm sürecinde kat edilen
mesafe başta olmak üzere ülkenin bütününü kaplayan ümit, ince bir mühendislikle
baltalanmaktadır.
İcraatlarıyla darbe dönemlerinin yağmasına son veren Ak Parti hükümetleri,
ekonomideki tekelleşmeyi, baronluk sistemini ve yoksulluğu bitirme çabalarıyla
kamuoyu tarafından takdirle karşılanmıştır. Büyüyen ve gelişen Türkiye, bölge
ülkelerine ve dünya mazlumlarına verdiği destekle bölgesel lider ve küresel
aktör olma yolundaki kritik eşiği aşmıştır. Korkularından, kaygılarından,
kavgalarından ve kamplaşmalarından kurtulan Türkiye, küresel rekabetin kirli
paydaşlarında kaygı ve korku üretmiştir. Yaşadıklarımız, bu kaygı ve korkuların
gidermeyi hedefleyen küresel operasyona yön veren senaryonun farklı
sahneleridir.
Bugün gelinen nokta itibarıyla, gerçekten de Büyük ve Lider Türkiye
idealini gerçekleştirmeye dönük icraatlarla bağdaşmayan yolsuzluk iddiaları
toplum tarafından şaşkınlıkla izlenmektedir. Hükümetten beklentimiz; 3 Y ile
mücadele sloganıyla startını verdiği Büyük Türkiye yolculuğu adına,
mensubiyetine ve mevkilerine bakmaksızın yolsuzluk iddialarına adı karışanların
üzerine gitmesi ve kamuoyunu tatmin edecek bütün adımları içtenlikle atarak,
adaletin yerini bulmasını sağlamasıdır. Siyasi iktidar, bu çerçevede varsa
milletin malına kast etmiş ve yolsuzluğa bulaşmış olanları ayıklamalı,
yolsuzlukla mücadele kavramına sığınarak milli irade üzerinde kalıcı vesayet
kurma hesaplarının faillerini de bu vesileyle ortaya çıkarmalıdır.
İçinde bulunduğumuz süreç, sivil toplum kuruluşları, gönüllü teşekküller,
cemaatler ve mensuplarının istedikleri partiyi destekleme, parti kurarak
siyasette var olmalarının tabii hakları olduğunu herkese hatırlatmayı
gerektiriyor. Şüphesiz millet iradesinin temsiline talip olmak bütün
demokrasilerde meşrudur. Ancak, sivil örgütler, cemaatler ve mensupları da, bu
yolu tercih etmeden milli iradeyi teslim almaya çalışmanın, demokratik hukuk
devleti anlayışını benimseyen bütün sistemlerde gayri meşru olduğunu ve ortak
bir tavırla engelleneceğini unutmamalıdır.
Son günlerde yaşananlar, İslami hizmetleri ve prestijli faaliyetleriyle
milletin takdirini kazanan bir cemaatin, devletin gücünü ve imkânlarını diğer
toplumsal kesimleri yok sayacak ve onları hak kaybına uğratacak biçimde
kullanma teşebbüslerinin ve en azından buna dair kaygıların nedeni olarak
algılanması sonucunu da doğurmuştur. Böylesi bir durum, hep birlikte hem büyük
bedeller ödeyerek var ettiğimiz toplumsal barışı hem de bir asır sonra yeniden
tesis ettiğimiz milli iradeyi tehdit edecektir. Bu yönüyle, tavır ve tutumları
tartışılmaya başlanan cemaat kanadına düşen görev; kamuoyunda oluşan milli
irade üzerinde vesayet kurma çabaları suçlamasını boşa çıkaracak söylem ve
eylemlerle kamu vicdanını rahatlatmaktır. Aksi halde cemaatin 2010
referandumuna verdiği destek, kamuoyu tarafından millet iradesini tesis etme
olarak değil, devlet idaresini zimmete geçirmenin stratejik hamlesi olarak
görülecektir. Bu çerçevede, hizmetleri ve uluslararası düzeydeki prestijli
faaliyetleriyle milletin takdirine mazhar olan cemaat; yabancısı olması gereken
siyaset alanında bulunduğu algısı üreten eylem ve söylemlerden, mevcut siyasi
iktidarı değersizleştirme ve Türkiyeyi yok etme odaklı küresel operasyona
destek anlamına gelecek her türlü yaklaşımdan özenle kaçınmalıdır. Milletin
ortak hedefi olan Büyük Türkiye idealinin hayata geçmesini hızlandıracak
şekilde İslama hizmeti esas kabul eden asıl alanında millete hizmet etmeyi
sürdürmelidir.
Sonuç olarak; Cemaat-AK Parti tartışmasını fırsat bilen ve bunun arkasına gizlenen küresel operasyon, kurulmasına ramak kalan toplumsal bütünleşmeye zarar vermekte ve yeni kutuplaşmalara da zemin hazırlamaktadır. Unutulmamalıdır ki, bu ülkeyi kutuplara ve kamplara bölmek için harekete geçirilen potansiyel, milli iradeyi ve kardeşlik iklimini hâkim kılmak isteyen medeniyet değerlerine bağlı kitleler tarafından devre dışı bırakılacaktır. Mısırda seçilmiş iktidara yapılan darbenin Türkiyede de başarılacağını sanmak, milletine yıllardır hizmet eden Başbakanımız üzerinden ülkemize küresel operasyon yapmaya kalkışmak gerçekleşmesi mümkün olmayan bir hayale kapılmaktır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.